29 Temmuz 2017 Cumartesi

Durur mu dünya?

Herkese selam.Bloguma yeni gelmiş olabilirsiniz,ben de yeni geldim sayılır.Kendime sürekli "yaz,yazmayı bırakma!" diye telkin verdiğim halde uyamadım.Yine tam anlamıyla geri döndüm diyemem.Benim sağım solum belli olmuyor.Buraya aynı günlüklerime yazdığım gibi kendim için yazıyorum demiştim.Ancak ben farkında olamasamda blogumu okuyormuşsunuz bununla ilgili dönütler aldım.Nasıl desem,mutlu da etti.Artık sizin için de yazacağım.Uzun zaman sonra buraya yazınca nasıl anlatsam,neresinden başlasam bilemiyor insan.Bu postta son birkaç aydaki değişim ve dönüşümlerden bahsedeyim istiyorum.Hem kendimle ilgili hem de gözlemlediğim kişiler ve olaylarla.
Yaşadığımız anlarda nasıl geçip gittiğini hissedemediğimiz zamana durup uzaktan bakmayı denedim biraz.Üniversiteye girdiğim yıl dün gibi aklımda.O an ki heveslerim,heyecanlarım...Bitişe yaklaştıkça insanı sevinçle karışık bir korku karşılıyor.En azından benim hayatımın bu dönemi bu şekilde oldu.Gelecek kaygısı taşımak için erken mi bilemiyorum.Fakat geleceğe taşınacak insanları ayıklamak için geç bile kaldığımın farkına vardım.
İşte ilk değişimlerden biri:Birbirimize bir şey katmadan yaşadığımız günler hep boş gibi.Şöyle düşündüm,karşımda duran insan bana ne katıyor? Ben onunla çoğalıyor muyum? Yeni şeyler öğreniyor muyum? Hayatımda olmasının bana ne gibi olumlu etkileri var? Eğer bu kişi benim yakınımdaysa onsuz eksik miyim? Birisine artılar katmak sadece konuşmak için konuşmak olmamalı.Karşımdaki insan bana bir kitap önerdiyse ne bileyim bir öğüt veriyorsa bu altındır,korunması gerekir.Dikkat edin bu noktada o insanla aynı zevkleri taşımanız gerekmiyor.Farklı düşüncelere açılabilmek bu şekilde kolaylaşır.Ama hayatınızda olup,geriye dönüp baktığınızda size bir şey katmayan bir insan yerine ağaca emek verseniz bilin ki daha çok fayda sağlarsınız.
"Peki ben bu kadar çok insanı türlü bahanelerle hayatımdan çıkartıp,yalnız kalırsam?" İkinci değişim esasında bu noktada başlıyor.Yalnızlık korkusunun yenilebilmesi en güç korkulardan birisi olduğunu düşünüyorum.Ben de yalnızlığı sevmeyen hatta ondan çekinen insanlardandım.Bu sebeple bana ne kadar zarar vermiş olursa olsun insanları affedip hayatımda tutma yolunu seçerdim.Bunu kendimle başbaşa kalmanın güzel olduğunu anladığım zaman aştım.Ve kendi kendime yetebildiğimi anladığım an üçüncü değişime doğru adım attım.
Nasıldı?İlk olarak hayatımızdaki kalabalığı sadeleştirdik sonra tek başına düşe kalka da olsa hayatta tutunabileceğimizi anladık.Ve sırada "dur" demek vardı.Kimseye,hiçbir koşulda söyleyemediğim o kelime! Birilerini kırarım diye,üzerim diye sınırlarım olduğunu unutan onları ihlal eden ve beni üzmekten çekinmeyen herkese karşı koca bir "dur!" Ruhen çektiğiniz acılar,fiziken çektiğiniz acılar haline gelirse;ne bileyim bir baş dönmesi,mide ağrısı gibi şeylerin ötesine geçip sizi korkutan bir hastalık olup kalırsa aklınız başınıza gelebiliyor.Canan'ı,candan önce görmeden düşünün bunu.Hayatınızda tuttuğunuz insanlar sizin sınırlarınız olduğunu bilsinler.Espri ayrıdır,eleştiri ayrı,yergi ayrı.Bu çizgilerin aşılmasına izin vermeyin.Hayatınıza her yeni gelen eleştiri adı altında size söz söyleme haddi bulamasın.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar.Telefona sürekli bildirim geldiği için biraz dikkatim dağılmış olabilir.Atacağım bu telefonu! Daha temiz,kaygısız,kaliteli yaşamak mümkün.
Sevgiler