Bu yazıyı yazmak için de biraz geç kaldığımı farkedip bilgisayarı önüme çekeli birkaç dakika oldu.Ben hayata da bu şekilde geç mi kalıyorum emin değilim ama genelde yetişmem gereken yerlere,okula,randevulara hep geç giderim.Kötü bir ilk izlenim biliyorum.Kendimi yeren bu cümlelerle girişi yaptıktan sonra bugün en çokta bu yazıyı okuyacak hemcinslerime hitap etmek istiyorum.Beyler siz de kaçmayın,bahsetmek istediğim şeyler esasında hepimizin konusu.
Yaklaşık iki sene önce annemin en yakın arkadaşının oğlu,benim de yakın arkadaşım olan Ozan,bir anda rahatsızlandı.Teşhis edilen hastalık şu ismini anmaktan bile korktuğumuz hastalıklar olur ya,onlardan birisiydi.İki gün içerisinde ameliyat,tedaviye başlanması derken çok hızlı bir süreç oldu.Neye uğradığımızı anlamadığımız,şaşkınlığımızı gizleyemediğimiz bir süreç.O zaman çok üzülmüştüm.Şükürler olsun ki Ozan bir yıl içerisinde,ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİYLE hastalığı atlattı.Şimdi o eski Ozan'dan çok daha iyi:) İşte ben o an üzülmüşüm,kötü hissetmişim ancak anlayamamışım.Bu tarz olayların herkesin başına gelebildiğini,yaşa zamana mekana bakmadığını,insanın kendisinin farkına varmasının ne kadar önemli olduğunu...
Gelelim geçen döneme,21 yaşıma fazla gelen inişli çıkışlı günler gördüm.İçten içe,dolduğumu hissediyordum.Gözyaşımı dışa akıttığım anlar bir ise,içime attığım anlar beşti.Üzüntülerimin çoğu insanlara verdiğim çabaların karşılıksız kalmasındandı,yaralanmamdandı.Sevmediğim huylarımdan birisidir sevdiğim insanları koşulsuz şartsız başımın üzerinde taşımak.Kalp kırmaktan çok korktuğum için incittiğimi düşündüğüm her insana çiçek bahçeleri sunarım,affolayım diye.Bu şekilde davranarak kendimi kullanılmaya elverişli hale getirdiğimi,sırf zevk olsun diye insanların başka bir kalbi peşlerinden sürükleyebildiğini geç öğrendim.
Hüngür hüngür ağladığım bir günün akşamında,sürekli başkaları için hırpalanan benliğimi farkettim.Aile bireyi,arkadaş,sevgili her kim olursa olsun yaşamına,gülmesine,eğlencesine devam ediyordu.Ancak ben fazla fazla sunduğum değerlerin suistimalinden dolayı yerlerde çiğneniyordum.Kendimi bırakıp başkalarının peşine ve derdine düşmüştüm.
Dokunmamla bana miras kalan bir şeyi anlamam bir oldu.
Varlığını sadece benim hissettiğim ve hissettikçe büyüyen o kitle.
Milim dediğimiz ölçünün yeri geldi mi ne kadar devleşebileceğini o gün öğrendim.
Komik gelecek ama o panikle birlikte "bu dünyadan gider miyim acaba?" korkusunu hayatımda ilk defa o gün tattım.
Bir şey vardı,farkındaydım.Hemen kız grubunda buldum çareyi,"göğsümde böyle böyle bir şey var" diye yazıyorum ama yazarken suratımı görseniz acırsınız.Tabii hemen iç rahatlatmalar geliyor,geçici olduğuna,yağ bezesi olabileceğine dair..İçim rahat değil.Biliyorum hissettiğim şey yağ bezesi de değil.
İyisi mi ben bir aile doktoruna gideyim diyerek -o gün Cuma'ydı- haftasonunun geçmesini bekledim.O haftasonu yediğim yemekler de ben mi yemek yedim,yemekler mi beni..Tam anlamıyla o ruh halindeydim.Bir yerlere bakıyorum ancak boşluk görüyorum.Bu arada internette en kötü senaryolar var ama ben bulmuşum bile başıma neyin geldiğini..Bu kader midir bilmiyorum o iki gün boyunca instagram keşfetimde daimi olarak göğüs hastalıklarıyla alakalı şeyler çıkıyor..Benim de aklım sürekli orada,elim istemsiz bir şekilde kitleye uzanmaya çalışıyor.İçimden söküp alabilsem alacağım o derece.Bu arada anneme teyzemlere kimseye haber vermiyorum çünkü benden çok korkup paniklerler,üzülürler biliyorum.Pazartesi sabahı gözümü açmamla birlikte soluğu doktorumda aldım.Emine Hanım(kendisini çok seviyorum,doktorlardan nefret ederim hayatta sevdiğim tek doktor olabilir) muayenede benim farkettiğim şeyi farketti.İşin o anki boyutu Emine Hanım'ın beni tanıdığı doktora yönlendirmesiyle değişti.Kalbim ağzımda içimden de "eyvah acil gözükeceksem yandım ben kesin gidiciyim" diye korkuyorum,gözlerimden yaş ha aktı ha akacak.O an kimle karşılaştım:teyzem!
Doktorumuz aynı olduğu için ilaç yazdırmaya gelmiş.Bana "senin burada ne işin vardan başladı,Emine Hanım'ın odasına girip nesi var lütfen söyleyin"den devam etti.Ben Emine Hanım'a kaş göz yapıyorum,teyzeme de ağrı kesici yazdırmaya geldim diye sallıyorum.Tabiki inanmadı çünkü doktora kolum kopsa anca giderim,ilaç mı yazdıracağım:/ Doktorum hasta-doktor arasındaki gizlilikten dolayı söylemedi ama teyzemden kaçabilir miyim? En sonunda söyledim.Tabi kadının tansiyon falan yerlerde,başladı kendi kendine konuşuyor,bilinç gitti gidecek.Çıktık ben onu avutuyorum...
O gün hemen doktora gittim.Hayatımda en korkuğum gündü.Size korkumun boyutunu şu şekilde aktarabilirim sanırım,doktorun ultrason sırasında söylediği cümle:
-Neden suratıma seni kesiyormuşum gibi bakıyorsun,canını mı yakıyorum?
Yaklaşık yarım saat içinde sanırım sonuçları aldım,teyzem yanımdaydı.Doktor ne olduğunun açıklamasını yaptığında ben ona hastalığı tanımladım çünkü bulmuştum.
Allah'a binlerce kere şükürler olsun,iyi huylu olduğunu söyledi.(Patolojiye gerek duymadığını belirtti yine de bu kontrollerimde yaptıracağım.Net sonuç olurmuş.Doktor sevmiyorum diye ertelemeye çalışıyorum.) Yalnız bir şey vardı;iyi huylu iki kitleye sahiptim ancak bu kitlelerin sebebi gen falan değildi.Bizzat stres ve üzüntünün kendisiydi.Ve nasıl geçer diye sorduğum an geçmeyeceklerini öğrendim.Alınabileceklerini ama yine çıkma ihtimallerini,üzüntüyle birlikte çoğalma ihtimallerini...Kafamdan aşağı kaynar suların döküldüğü andı o.Yaşamıma gelip giden beni yaralayan herkes bu şekilde kalıcı olmuştu.İşte en çok buna içerledim.Kendimi neye üzdüysem hepsi boştu.Değmiş miydi? Bana bir ömür yetecek bu korku,ailem duyunca yaşayacakları panik...
Eve gidince anneme aktardım olanları.Bu kısımları gerçekten anlatmak istemiyorum buraya kadar yazmak bile benim için çok zor oldu...Ama şunu net şekilde biliyorum annem o gece sabaha kadar uyumadı.Sabah soluğu yine doktorda aldık.Doktorum,"geleceğinizi tahmin etmiştim" diyerek güleryüzle karşıladı annemi.O güleryüz bizi kalp krizlerinin eşiğinden döndürdü:) Doktorun yanından ayrılırken son diyalog şuydu:
Dr:6 ayda bir kontrollere bekliyorum artık
Annem:Tamam Doktor Bey,biz üç ayda bir sizi ziyaret edeceğiz .....
O günler hayatın beni kendime getirme şekliydi.Eğer öyle olmasaydı oturur bir tur da bu haberi babama verdiğim an ki tepkisine ağlardım: "GEÇMİŞ OLSUN" ?????????? ERRRRROOOORRR 444 NOT FOUND ??????????
İçimdeki kitlelere alışabilmek,kabullenmek,değişmek için yarım dönemi geçirmem gerekti.Yazı o sebeple geç kaldı.Şimdi etrafa karşı daha güçlü,daha dingin ve umarsızım.Dünya hali ben de üzülüyorum elbet ama her şeyin gelip geçebileceğinin farkına vararak.Kendime daha çok dikkat ediyorum.İnsanların sonsuz kredisi yok.
Kendimi toplayıp yazıyı yazmak beni rahatlattı,daha iyi hissediyorum.Bu hissi gerçekten çok seviyorum.
Ancak esas yazma amacım kendinizin farkına varmanızı sağlamaktı.Kız erkek farketmez,korktuğunuz şeyler başınıza gelmeden sizi üzen olaylara dur demelisiniz.
Ve başkaları "önemli bir şey değildir" diye telkinlese bile bedeninizde bir değişim olduğunu hissederseniz MUTLAKA DOKTORA GİTMELİSİNİZ.
Çünkü kitlelerim dışarıdan gözlemlenen şeyler değil,uzmanı olmayan bir kişinin dokunup hissedebileceği şeyler değil,herhangi bir problem olduğunun anlaşılabilmesi mümkün değil.
Ben nasıl anladım? İç sesim.Susturmayın onu. (#hissikablelvuku 'da diyebilir miyiz?)
Kendinizi sevin,koruyun.
Her şey geçer,sağlık hepimizle olsun.
D O K T O R A G İ D İ N K O R K M A Y I N D O K T O R A G İ D İ N D O K T O R A G İ D İ N D O K T O R A G İ D İ N
Sizi seviyorum,kendinize ve etrafınızdakilere iyi bakın.:)