Tarifsiz bir acı var üzerimde.Havanın karanlığı,içimin karanlığıyla bir sanki.Daha Ankara'nın acısı sönmeden,İstanbul'dan dehşet verici bir haber aldık.Yine canlarımız gitti,biz yine eksildik.Yolda yürürken,ayakkabısını bağlamak için yere eğilmişken,belki telefonda sevgilisiyle konuşurken,belki biri arkadaşlarıyla buluşmaya yetişirken bi' şey oldu,adını söylemekten dahi korktuğum bi şey.Ve koptular hayattan..Ankara'da da aynı böyle olmuştu.
Kadere inanan birisi olarak,"kadercilik" yapmak istemiyorum artık.Çünkü bu yaşananlar kader değil.
Ankara olayından bugüne telefonumda gruplardan gelen bildirimler hiç durmuyor,arkadaşlarımın mesajları dinmiyor,benim telefon trafiğim bitmiyor.
Öncelikle "yalan"lar var.Sansasyon yaratıp,insanları iyice tedirgin etmek için yapılan,nereden yayıldığı belli olmayan ama bir anda bir paylaşımla herkesin eline ulaşan mesajlar..Gelen ses kayıtları,hatta daha da ötesi bugün aldığım "sözde" komutanlar,emniyet şube başkanları tarafından imzalanmış "gizli bildiri"ler.Bir görseniz,acınacak halimize güldüm.El yazısıyla yazılmış,altında komutan imzaları falan var..Yahu bu milletin zekasıyla alay eder gibi.Korkutup,sindirmek için artık büyük kumpaslara bile gerek kalmadan..Çünkü korkuyoruz.Bugün olayın haberini aldıktan sonra zangır zangır titrediğimi biliyorum,o tarafta oturan arkadaşlarımın hepsini yüreğim ağzımda aradığımı,babama ulaşamadığım için deliye döndüğümü.Bu olaylardan beri böyle,sürekli birileri beni arayıp "eve vardın mı?" diye soruyor;annem okula gitmemden tedirgin,ben onun işe gitmesinden.
O whatsapp gruplarında,sosyal medyada hem birbirimizi aldığımız haberler için uyarmaya çalışıyor,hem de tahammül edemiyoruz artık.
Herkesin bir fikri var.Ama herkesin.
Bugün birisi grup içerisinden "vatan için can verildiği" vb cümlelerini kurdu.
Böyle olmaz.Anlıyor musunuz? Bunlarla vicdanınızı bastıramazsınız.Vatan için can vermekse mesele,bu ülkenin genci,yaşlısı,kadını,erkeği biliyorum ki gözünü kırpmadan gider o savaşa.Ama bir dakika! Hangi savaş? Bir yandan şehit haberi alıyoruz hemen her gün,bir yandan yürüdüğümüz yollar yanıyor biz can veriyoruz.
Ben böyle ölemem! Böyle ölmek istemiyorum!
Ölmek dediğimiz şey bu kadar basit olmamalı! Korkuyorum dedim,yüksek sesle duyurmayacağım bunu.Çünkü:
İstiklal Marşı "KORKMA!" diye başlıyor,
Ne zaman gerçekten tedirgin olsam bir şeylerden,açar okurum baştan sona mücadelelerimizi.
Ama gidemem bir yere,yapamam bir şey.
O devirleri geçtik diye.
Peki bir şeyler yapması gerekenler neredeler?
Sokağa çıkamıyoruz! Yaşayamıyoruz biz,nefes alamıyoruz!
İçimizdeki bu "şey"ler ile,her gün ölmek istemiyorum ben!
Acaba nereye giderken başıma bir şey gelecek diye düşünüp,her gün ölmek istemiyorum ben!
Bu olayların yaşanmasında sorumlu kim varsa,onları destekleyen kim varsa,tepemize çıkartan,aramıza sokan,Meclis'imize oturtan kim varsa onlar yaşarken,her gün ölmek istemiyorum ben!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder