19 Eylül 2016 Pazartesi

Ders Zili Çaldı!

Herkese merhabalaaaar! Bugün itibariyle yeni eğitim öğretim yılı açılmış oldu.Bu zorlu maratona daha önce katılmış ya da yeni dahil olmuş her küçüğüme başarılar diliyorum.Anneler,babalar,teyzeler,amcalar..Siz sevgili büyüklerimiz;çocuklar kadar koşturup,yoruluyor,emek harcıyorsunuz..biliyorum.Yeni dönem hepinize hayırlı olsun.
Şuana kadar yazdığım yazıların çoğunu neredeyse kendi deneyimlerimden oluşturmuştum.Bu yazımda ise gözlemlerimi aktaracağım.Bizden önceki kuşak nasıldı,biz birkaç yıl önce nasıldık,şimdiki kardeşlerimiz nasıllar?
Eğitim sistemi ile başlamak istiyorum.Değişen zamana ve koşullara bağlı olarak sürekli oynadığımız eğitim sistemiyle..Sınavların bizim sistemimizin olmazsa olmazı olduğunu hepimiz biliyoruz.Ortaokuldan liseye geçmek için çalış,liseden üniversiteye geçmek için çalış.Yalniz çalışırken dikkat et! Çünkü bir önceki sene ile bir sonraki sene sınavı birbirinden ayrı iki dünya gibi olabilir.Yenilik,kötü olan şeylerin düzeltilmesi,eksikliklerin giderilmesi elbette gerekli.Ancak bir sistemi oturtmuşken,öbürüne geçiliyor.Öbür sisteme alışan çocuğu "hayır bu olmadı,değiştiriyoruz" diyerek deliye döndürüyorsunuz.Üstelik bu yapılan sınavlara ülkenin her yanından giren çocukların şartları eşit bile değil.Hiçbir zaman aynı koşullarda hazırlanmıyorlar.İşte tam bu noktada,benim yıllardır düşündüğüm şey devlet okullarının herkese eşit koşullarda hizmet vermesi ve sınavların haksızlıklara karşı çözümlerle oluşturulmasıydı.Ne umdum,ne buldum.. "Özel okula teşvik bursu" Eğer yanlışım varsa düzeltin,tam da böyle bir şey değil mi? Okulların çoğunun değişmesi ve çocukların istemedikleri okullara gitmek zorunda kalmalarından sonra ikinci fiyasko.Bunu bir türlü kafamda oturtamadım.Devlet okullarımıza ne oldu? Neden her yer kolej veya özel lise? Bu kafamı çevirdiğim an karşıma çıkan apartmandan bozma okullar ne? Yapılan araştırmalar,testler ülkemizdeki eğitimin durumunu ortaya koyuyordu da ah vah ediyorduk.Bakın görün,daha da kötü olacağız.Ben mesela bu özel okullar mevzusunu bir türlü sindiremiyorken kuzenlerim de dahil olmak üzere çoğu bu okullara kayıt olmuş durumda.Bana uzaktan konuşmak kolay.E doğru.Haklılar.Başka ne yapabilirler ki? Onları bu yola sevkeden devlet.Çocuk okul bulamıyor,nereye gitsin? "Devlet okulu 40 kişi.." diyor kuzenim,"Rakipleri 15 kişilik sınıflarda okuyup sınava hazırlanacak." Düşünüyorum..Aman biz de 40 kişilik sınıflarda okuduk,ne olacak ki dedikten bir dakika sonra büyük ihtimalle çocuğum olsa ...kolejine gönderirim halinde buluyorum kendimi.
Farkında değiliz,batağa saplanıyoruz.Olanı sorgulamaya bile fırsat  bulamadan kabullenmek zorunda kalıyoruz.Aileler belkide tek umutları olan çocuklarını en iyi koşulda okutabilmek için  dünyalarca para dökmek zorundalar artık.Hemde çok küçük yaşlardan itibaren..Bu kadar çok okul oldu da ne oldu? Çocuklar daha mi iyi eğitim alıyorlar artık? Hiç zannetmiyorum.Biz yine ayni biziz,öğretmenler yine aynı..Ancak verilen bilgileri günden güne zorlaştırıyorlar.Ülkece neyi kime ispatlamaya çalışıyorsak,müfredat bildiğiniz bir açık deniz.Çocuk dediğin boğulur tabi orada.
40kişilik sınıfta da olsa,10kişilik sınıfta da olsa bilgiyi almak isteyen her koşulda alıyor.Sadece o yüzden içim rahat.Bakın bana,adıyla sanıyla meşhur düz lise Pendik Lisesi çıkışlıyım.Çok mu zekiyim? Hayır.Sadece onca olayın,dalganın,gırgır şamatanın olduğu o lisede son yılımda her şeyle bağlantımı koparıp çalıştım.Çok çok iyi hocalarımız vardı,bize kitaplar getirmeyi öneren,yardım etmeye çalışan,köşe bucak onlardan kaçarken tutup "gel çöz şu türev sorusunu" diyen..Lütfen yanlış anlamayın,kendimi yüceltmek için yazmadım bu kısmı.Sadece kaldıysa üç beş devlet okulu,orada da umut vardır.Eğer çocuğunuzu gönderemiyorsanız özel okula,üzülmeyin.Pırıl pırıl öğretmenlere,eski ama yaşanmışlık barındıran sıralara,bir de kalabalığa sahip olursunuz.:) 
Dilerim bir gün şartlar herkes için eşit olur.Ne siz ailelere bu kadar yük biner ne öğretmenlerimiz açıkta kalır ne de çocuklar "yarış atı" gibi sınavlara hazırlanır.
Yazıma denk gelmezler ama eğer egörürlerse başta ilkokul öğretmenim -bana "sarı papatya" diyen- Hatice Hocamdan,beni kızı gibi seven Serhan Hocama,her daim koruyan Türkan Hocama,Şenay Hocama...Lisemin en güzel yanı Duygu Hocama..Biricik dershane hocalarıma..Liste böyle uzayıp gitmesin tanıdığım her hocama bin teşekkür.💟💜 

15 Eylül 2016 Perşembe

1 Bayram 1 Kitap

Herkese merhabalar! Bir kurban bayramının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz..Umarım bayramınız şeker gibi tatlı ve eğlenceli geçmiştir.🍬🐑 Büyüklerimizden daimi olarak duyduğumuz "nerede o eski bayramlar" sözüne katılıyorum.Bayram insanları birbirine yakınlaştırmalı bence..Bizler ise  yalnızca gelenektir görenektir diye kalıplaşmış davranışlar sergiliyoruz.Hatta bayram çoğumuz için atılması zorunlu tebrik mesajından ibaret oldu..Bizde normalde her bayram İstanbul dışında oluyorduk.En azından son dört bayramdır durum böyleydi..-Serabo bu bayramı birlikte geçiremedik,sizi özledim- Bu bayram ise evimizdeydik🏠 Bizim bayramımızı bayram yapan dedemin hastaneden çıkartılmış olması oldu.45gün hastane odasında hiç kalkmadan yattıktan sonra..Ayrıca güzel haber! Yavaş yavaş destek sayesinde yürüyebiliyor da.Eğer o hastanede olsaydı bayramımız çok buruk geçecekti.Anneanneli,dedeli,teyzeli,anneli,ablalı,kuzenli bir bayram geçirdik💟
Hal böyle iken ve peşpeşe ziyarete gelen misafirler arası en az bir saat iken aldım elime yeni bir kitap.🎈Okuyalım hepimiz.Yetinmeyelim.Okuyacak,öğrenecek çok şey var.Bizi okumak kurtarır.🎈
Bayramın hediyesi olsun diye çıkış tarihi aslında 1 Ekim 2015 olan ancak şu sıralarda tekrar popülerleşen Tutsak Güneş'i seçtim.Çıkış tarihini de annemin doğum tarihiyle aynı diye net biliyorum..Tutsak Güneş bir Ayşe Kulin kitabı..Ve Ayşe Kulin'i severim..Birçok romanını okumuş olmakla beraber beni en çok etkileyen;Gizli Anların Yolcusu,Bora'nın Kitabı,Dönüş ve Handan dörtlemesi olmuştur.Hatta eğer bu kitapları okuma fırsatı bulursanız baş karakter Bora'yı şimdilerin popüler ismi Kerimcan Durmaz'a benzeteceğinize eminim..
Ve gelelim Tutsak Güneş'e..Öncelikle kesinlikle kitap yorumcusu değilim,olamamda.Yalnızca bu kitabın bende uyandırdıklarını dökecek olursam;yazarın her zamanki anlaşılır diliyle yazılmış,kurgusu basit(bayağı anlamında değil) ve okurken konuyu tanıdık bulacağınız bir kitap.Ben kitabı okurken olayların nereye gideceğini merak etmekten çok "aaa bizi anlatmış" tepkisi verdim.Yazarı ve duruşunu bildiğim için yadırgamadım da.Okurken "galiba Türkiye'yi teşbih yoluna başvurarak anlatmış" derseniz,gelin sarılalım.
Söylemeden edemeyeceğim:Kitabı belkide tanıdık rüzgarlar bulduğum için okuyup bitirdim.Ama siz büyük beklentiler içinde alıp okuyacaksanız,hayalkırıklığı yaşayabilirsiniz.Sizede oluyor mu benim gibi? Okuduğunuz kitapta olacak olayları önceden anlamışlık hissi..
Bu bayram böyle geçti.
Bayramını kutlamadığım olduysa da buradan ulaşmış olayım.
Bir reklam vardı,nasıldı..
"Sevdiklerin yanındaysa hayat zaten bayramdır." 
Her şeye şükür💟

6 Eylül 2016 Salı

Atsız Beğ

Herkese merhabalar! Kendime ve insanlara sürekli olarak "benim bir blogum var" diye hatırlatıyorum.Blogumu kimse için olmasa bile kendim için bir sorumluluk olarak görüyorum.Geçmişe dönüp baktığımda hem anım hem doğrum yanlışım karşımda dursun istiyorum..Yazacak bir şeyim yok mu? Dünya kadar var..Birçok konu belirliyorum..Belirlediğim konuları paragraf paragraf kafamda kuruyorum.Düşündüklerimi en yakın kağıda ya da telefonumdaki notlara aktarıyorum.Ancak "hadi bloga yaz kızım" dediğimde,yazamıyorum.Tıkanmak gibi bir şey değil..Zannediyorum ki "çok yazan" eski Eylül yerini daha az yazan yeni Eylül'e bıraktı.Bunun başlıca birkaç sebebi var,başta şu dönemlerde düşüncelerimi dışa vurmaktan çekinmek gibi..Burayı bırakmak istemiyorum..Ama artık sanal ortamda konuşmakta istemiyorum..Blog ıssız bir çöl olduğunda,ben kimseler okumadan günlüklerimi doldurmaya devam edeceğim..Çok uzatmadan..Konumuz başka.Hayatımın "iyiki"lerinden birisiyle geç olan tanışmamı ve size biraz bana kattıklarını anlatacağım..Bir bey sağolsun;o kendini biliyor,ben onu biliyorum siz adını bilmeseniz de olur.-edit:Bu arada yanlış anlaşılmasın arada herhangi bir gönül işi yok- Önce şiirleriyle tanıştırdı beni Hüseyin Nihal Atsız'ın.Kim bu Atsız derseniz arattığınızda ilk bulabileceğiniz en kısa tanımıyla:"Türk yazar, şair, düşünür ve öğretmen. Türklerin tarihini konu edindiği edebî eserleri, tarih araştırmaları vardır..."
Bu arada ben duygusal olmakla birlikte romantik bir yan taşımadığım için şiirlere herhangi anlamlar yüklemedim.Öyle dinledim geçti..Üstüste birkaç defa dinledim,yine tesir etmedi.İyi dedim hoş dedim kapadım defteri.Sonra merak saldım dedim ki "kitaplarını alacağım,okuyacağım.." Ve başladı maceramız..
RUH ADAM:
Başarısız ve anlam yüklemediğim birkaç şiir denememden sonraki ilk gözağrım.."Önce Bozkurtlar'ı oku,çözemezsin,belki anlayamazsın dilini.." sözlerine kulak tıkayıp aldığım,yazarla tanıştığım ilk roman.Aldığım gibi hevesle okumaya başlayıp,sonra bir kenara atmıştım.."Evet evet okuyamadım ağırmış.." diye bir de bahaneye sığınmıştım.Zannediyorum ki bir dönem geçti üzerinden,o dönemimde kafamda olup bitenden bahsedemem bile..Yeniden aldım kitabı elime.Başladım okumaya.Su gibi geçti! Okuduğum her cümle sanki beni anlattı,birisi hikayemi biliyormuşta yazmış gibiydi.Sonra üzerinden kaç kitap geçti..Yinede Ruh Adam gibi olmadı.Hayatımda belkide tekrar tekrar okuyabileceğim tek kitap..İçine bu kadar kapıldığım..Sevdiğim..Size kitabı anlatabilmeyi isterdim ancak bende yeri öyle özelleşmiş ki,"anlatamıyorum okuyun" Kitabı herkes bir yere çeker,herkes başka türlü yorumlar,belki sadece yazarın diline,konuya bakar..Bilemiyorum.Benim için bu kitap "sevilen insana hediye etme" eşiğidir.Değeri o kadar büyük yani..
Ve kendimi özetlediğim cümle oldu: "Selim Pusat hissediyorum.."
BOZKURTLAR:

"Madem okumak gerek,o zaman devam edelim" diyerek gaza gelip peşpeşe aldığım kitaplardan ikincisi Bozkurtlar.Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor eserlerinin bir araya getirilmiş hali.Kitabın tarih bilgimize yaptığı katkının yanı sıra,daha çok araştırma ve kımız içme isteği uyandırdığına yemin edebilirim.Ben geçmişten bu zamana tarih derslerini hep severdim.O yüzden dinlemesi keyifli olurdu.Ancak çoğu kişi ezber yapıp,sınavdan sonra zihnine ket vuruyor.Size o sıkıcı gelen tarih dersinden alamadığınız verimi,bu kitaptan alabilirsiniz.Başka bir yazar olsa "bu kadar da mübalağa olur mu?" diye dalga geçerdim.Bu kitabı okurken "vay be kaç kişiyi ortadan ikiye ayırdı,helal olsun.." modunda kendimi kaptırmış buldum.
"Kımız..us..albız alsın..buyruk senindir..Gök girsin,kızıl çıksın..." Okuyunca anlarsınız:) 
DELİ KURT:
Yine okumaktan büyük keyif aldığım bir Atsız romanı.Benim gibi Osmanlı tarihini seviyor ve meraklıysanız büyük bir ihtimalle bu kitabı çok seveceksiniz.Lisedeyken büyük bir defterim vardı.O defterde Osman,Orhan,I.Murat,Yıldırım Beyazıd(Fetret..)..diye sırayla tüm padişahları ve dönemlerini,altlarına da haklarındaki bilgileri yazardım.Daha en başlarda Yıldırım ile Timur mücadelesi,sonra Fetret beni meraklandırmaya yetmişti.Kitapta bilinenin aksine bilinmeyene değinilmiş.Kitabın güzelliği oradan ve bence bir de Gökçen'in büyüsünden geliyor..:)
YOLLARIN SONU:
Üzülerek söylüyorum ki çok istediğim Yolların Sonu hala elimde değil..Bir şiir kitabı.Tek şiir kitabı.Yakında kitaplığıma ekleyeceğim.Şiirleri anlamak için,hissetmek için bağdaştırmak gerekiyormuş.Kişilerle,olaylarla..Ben öyle yaptım.Puzzle parçası gibi birleştirip okuduğum zaman ışıklar çıktı gözlerimden..Büyüsüne kapıldım..Buraya  en sevdiklerimin bazi dizelerini bırakmadan olmaz:
Geri Gelen Mektup
"Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; 
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! "
Mutlak Seveceksin
"Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! 
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın.."
Türk Kızı
"Saraylarda süremem 
Dağlarda sürdüğümü. 
Bin cihana değişmem 
Şu öksüz Türklüğümü..."


//Belli ki daha yolun başındayım.Okumam gereken çok kitap var.Daha öğrenilecek çok şey var.Bunları size aktarmak istedim.Çünkü Atsız'ın değerini anlamadan büyüyüp giden nesiller yetişiyor.Önyargıları bir kenara bırakarak okursanız kitaplarını söylemek istediğimi anlayacaksınız.100 Temel Eser'e elbetteki sözüm yok ama belki 50sini çıkartsak bir Atsız etmez...
İyi geceler