6 Eylül 2016 Salı

Atsız Beğ

Herkese merhabalar! Kendime ve insanlara sürekli olarak "benim bir blogum var" diye hatırlatıyorum.Blogumu kimse için olmasa bile kendim için bir sorumluluk olarak görüyorum.Geçmişe dönüp baktığımda hem anım hem doğrum yanlışım karşımda dursun istiyorum..Yazacak bir şeyim yok mu? Dünya kadar var..Birçok konu belirliyorum..Belirlediğim konuları paragraf paragraf kafamda kuruyorum.Düşündüklerimi en yakın kağıda ya da telefonumdaki notlara aktarıyorum.Ancak "hadi bloga yaz kızım" dediğimde,yazamıyorum.Tıkanmak gibi bir şey değil..Zannediyorum ki "çok yazan" eski Eylül yerini daha az yazan yeni Eylül'e bıraktı.Bunun başlıca birkaç sebebi var,başta şu dönemlerde düşüncelerimi dışa vurmaktan çekinmek gibi..Burayı bırakmak istemiyorum..Ama artık sanal ortamda konuşmakta istemiyorum..Blog ıssız bir çöl olduğunda,ben kimseler okumadan günlüklerimi doldurmaya devam edeceğim..Çok uzatmadan..Konumuz başka.Hayatımın "iyiki"lerinden birisiyle geç olan tanışmamı ve size biraz bana kattıklarını anlatacağım..Bir bey sağolsun;o kendini biliyor,ben onu biliyorum siz adını bilmeseniz de olur.-edit:Bu arada yanlış anlaşılmasın arada herhangi bir gönül işi yok- Önce şiirleriyle tanıştırdı beni Hüseyin Nihal Atsız'ın.Kim bu Atsız derseniz arattığınızda ilk bulabileceğiniz en kısa tanımıyla:"Türk yazar, şair, düşünür ve öğretmen. Türklerin tarihini konu edindiği edebî eserleri, tarih araştırmaları vardır..."
Bu arada ben duygusal olmakla birlikte romantik bir yan taşımadığım için şiirlere herhangi anlamlar yüklemedim.Öyle dinledim geçti..Üstüste birkaç defa dinledim,yine tesir etmedi.İyi dedim hoş dedim kapadım defteri.Sonra merak saldım dedim ki "kitaplarını alacağım,okuyacağım.." Ve başladı maceramız..
RUH ADAM:
Başarısız ve anlam yüklemediğim birkaç şiir denememden sonraki ilk gözağrım.."Önce Bozkurtlar'ı oku,çözemezsin,belki anlayamazsın dilini.." sözlerine kulak tıkayıp aldığım,yazarla tanıştığım ilk roman.Aldığım gibi hevesle okumaya başlayıp,sonra bir kenara atmıştım.."Evet evet okuyamadım ağırmış.." diye bir de bahaneye sığınmıştım.Zannediyorum ki bir dönem geçti üzerinden,o dönemimde kafamda olup bitenden bahsedemem bile..Yeniden aldım kitabı elime.Başladım okumaya.Su gibi geçti! Okuduğum her cümle sanki beni anlattı,birisi hikayemi biliyormuşta yazmış gibiydi.Sonra üzerinden kaç kitap geçti..Yinede Ruh Adam gibi olmadı.Hayatımda belkide tekrar tekrar okuyabileceğim tek kitap..İçine bu kadar kapıldığım..Sevdiğim..Size kitabı anlatabilmeyi isterdim ancak bende yeri öyle özelleşmiş ki,"anlatamıyorum okuyun" Kitabı herkes bir yere çeker,herkes başka türlü yorumlar,belki sadece yazarın diline,konuya bakar..Bilemiyorum.Benim için bu kitap "sevilen insana hediye etme" eşiğidir.Değeri o kadar büyük yani..
Ve kendimi özetlediğim cümle oldu: "Selim Pusat hissediyorum.."
BOZKURTLAR:

"Madem okumak gerek,o zaman devam edelim" diyerek gaza gelip peşpeşe aldığım kitaplardan ikincisi Bozkurtlar.Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor eserlerinin bir araya getirilmiş hali.Kitabın tarih bilgimize yaptığı katkının yanı sıra,daha çok araştırma ve kımız içme isteği uyandırdığına yemin edebilirim.Ben geçmişten bu zamana tarih derslerini hep severdim.O yüzden dinlemesi keyifli olurdu.Ancak çoğu kişi ezber yapıp,sınavdan sonra zihnine ket vuruyor.Size o sıkıcı gelen tarih dersinden alamadığınız verimi,bu kitaptan alabilirsiniz.Başka bir yazar olsa "bu kadar da mübalağa olur mu?" diye dalga geçerdim.Bu kitabı okurken "vay be kaç kişiyi ortadan ikiye ayırdı,helal olsun.." modunda kendimi kaptırmış buldum.
"Kımız..us..albız alsın..buyruk senindir..Gök girsin,kızıl çıksın..." Okuyunca anlarsınız:) 
DELİ KURT:
Yine okumaktan büyük keyif aldığım bir Atsız romanı.Benim gibi Osmanlı tarihini seviyor ve meraklıysanız büyük bir ihtimalle bu kitabı çok seveceksiniz.Lisedeyken büyük bir defterim vardı.O defterde Osman,Orhan,I.Murat,Yıldırım Beyazıd(Fetret..)..diye sırayla tüm padişahları ve dönemlerini,altlarına da haklarındaki bilgileri yazardım.Daha en başlarda Yıldırım ile Timur mücadelesi,sonra Fetret beni meraklandırmaya yetmişti.Kitapta bilinenin aksine bilinmeyene değinilmiş.Kitabın güzelliği oradan ve bence bir de Gökçen'in büyüsünden geliyor..:)
YOLLARIN SONU:
Üzülerek söylüyorum ki çok istediğim Yolların Sonu hala elimde değil..Bir şiir kitabı.Tek şiir kitabı.Yakında kitaplığıma ekleyeceğim.Şiirleri anlamak için,hissetmek için bağdaştırmak gerekiyormuş.Kişilerle,olaylarla..Ben öyle yaptım.Puzzle parçası gibi birleştirip okuduğum zaman ışıklar çıktı gözlerimden..Büyüsüne kapıldım..Buraya  en sevdiklerimin bazi dizelerini bırakmadan olmaz:
Geri Gelen Mektup
"Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; 
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! "
Mutlak Seveceksin
"Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! 
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın.."
Türk Kızı
"Saraylarda süremem 
Dağlarda sürdüğümü. 
Bin cihana değişmem 
Şu öksüz Türklüğümü..."


//Belli ki daha yolun başındayım.Okumam gereken çok kitap var.Daha öğrenilecek çok şey var.Bunları size aktarmak istedim.Çünkü Atsız'ın değerini anlamadan büyüyüp giden nesiller yetişiyor.Önyargıları bir kenara bırakarak okursanız kitaplarını söylemek istediğimi anlayacaksınız.100 Temel Eser'e elbetteki sözüm yok ama belki 50sini çıkartsak bir Atsız etmez...
İyi geceler









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder